Kanlı Dolunay

-“Erkeklerin geneli aptaldır zaten” dedi.

-“Ne dionya” deyincede,

-“yav sinirlenme hemen yaratışsal olarak genelde cok farklı taraflardan bakarlar hayata. Objektif bak biraz. Bir kadın erkeklerle dolu bir odada su içse, tüm erkeklerin çişi gelir. Siz hikayeyi anlamaya çalışırken daha, onlar çoktan yazmaya başlar abicim.”

-“Aslında haklısın” dedim.

Tüm insanlığa bahşedilmiş çoğalmayı sağlayan, temel sırrı kendinde barındıran ve kendinden olma erkeklerin gizini bilerek doğuran gizemli kadınlar.

Hayat bir kadının gözünden anlatılamaz aslında, yangın yeridir, savaş alanıdır, tarafsızlık yoktur, sonuca giden her yol mübahtır. Makyavelizm paçalarınızdan akar özür dilersiniz yani. Bu yüzden geriye çekilmek ve gözlemlemek en iyisidir. Duymasanda, tutkulu yaşam formlarındaki çığlıkları hissetmelisin. Hem narin hem dikenli. Buruk kalır hep bir yarımız ve façamızı düzeltmez hiç bir fondoten, toplasanda saçını ense kıllarını sokamazsın hiç bir yerine.

St Petersburg un Leningrad döneminden kalma geniş pencereli binalarından uzakta ancak Ermitaj kadarda şahaser, Güzün kışa bakan yüzüne yakın bir mevsimde geniş bir platonun ortasına 1852 de inşaa edilmiş olan Kırevinde toplanıldı. Bu tarihi yapı 4 kuşaktır aynı ailedeydi.

Hiç kimse beklemiyordu.

Masadaki brokoli salatasına tüm gücüyle vurdu. O küçük yeşil ağaçcıklar, her biri duvara çarpıp pahalı ahşap parkelerin üzerine düştü. Kimseden çıt çıkmadı. 20 yıl önce olduğu gibi… Yine sus pus oldular, görmemiş gibi yaptılar, zalim yürekliler.

Yetinmedi, bu sefer daha da ileri gitti. Et bıçağını kaptı ve sapladı koluna. Öylece korkusuz, en ufak tereddüt göstermeden. Kılıç kullanmayı çok iyi bilen bir savasçı gibi. Yukardan aşağı doğru yırttı derisini. Herkes şok…. Beyaz pembe teninin içinden bir balığın eti kıvamında kasları damarları kemikleri göründü. Beyaz masa örtüsü ise tıpkı 36 yıl önce olduğu gibi, kanlı bir Dolunay’a dönüştü. Masadakiler sandalyelerinden fırlayıp geriye doğru atıldı, kimi düştü. Son iyilik, son umut, son kale Angelica yere yığıldı bile. Kesilen damara bakılırsa belki 2 belki 3 dakikası kalmıştı.

Tanrı’ya inanıyordu, hayatın bedelini ödeye ödeye kimseye borcu olmadan gidecekti. Masadakilerin kabarık hesaplarını diğer tarafta kapatacaktı. 5 dakikalık zevklerinin cezasını burda değil, insan hayatı için biçilen sınırsız bir zaman dilimi vaadinden mütevellit sınırsız bir acı çekeceklerdi .

O gün duydukları çığlıklar hiç bir şey ifade etmeyecekti bu insan-ı mahlukatların en aşağılıkları için. Kader bu ya 20 sene sonra topladığı bu masada dürecekti defterleri. Güzel görünmek için sürdükleri kaliteli boyalarla birlikte akıyordu bu kez utanç, yüzlerinden. Birbirlerine telaş ve pişmanlıkla bakan paha biçilemez pırlanta gözler. Ne kadar acı.

Bir tek “O”; gömleğinin kolunu sıyırdı ve yırttı. Kabaca sardı yarasını Angelica’nın ve sıktı. Nazikçe kuçağına aldı ve hızlı adımlarla arabasına doğru taşıdı. Havada süzülürken donuk gözlerle kendisine bakan Angelica -“Nikolev” diyebildi, ipekten saçlarını düzeltti. Son nefesini verdiğinde ise hala ışığı yansıtan yüzünde yıllar önce çektiği acıyı gördü. Ordaydı, çocuktu belki, kendini suçladı. Ya şimdi! Neden dilsiz bir şeytan olmuştu, kimseye neden anlatmadı, anlatamadı. Düşünülmemişi düşündü, yazmadı, hiç konuşmadı.

http://www.gagori.com
#senaryo #hikaye #stpetersburg #leningrad #benimgagoriköykülerim

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s