Yemyeşil, çizgili gözlerini açtı gece karanlığına, sadece otomobil ışıklarının aydınlattığı bir coğrafyada, bir oraya bir buraya giden bu metal yığınlarının sesinden biraz olsun uzaklaşmak istedi. Orta refüjde ki çalılıkların arasında devam ettirdiği hayatına yeni bir anlam katmak için, en doğru hamleyi bekledi. Zamanının çok ötesinde gelişen hayat, yalnızlaştırmıştı O’ nu. Doğduğu günden bu yana yalnızdı aslında ve yitik yaşantısı ele veriyordu tüm mahçupluğunu. Oysa ne tatlı bakıyordu baktığında… Gülebilse, güldürecekti herkesi ama gülememişti. Artık büyümüştü, tek başına yapması gereken şeyler olduğuna inanmıştı. Şimdi tam zamanı dedi kendi kendine. Çalılıklardan o uçsuz bucaksız kırlara doğru canının istediği gibi istediği şekilde koşabileceği sonsuz tarlalar. Biraz düşündü belki ama tereddüt yersiz, gerçek kapısını tıklatmıştı bir kere, cesaretin damarlarında akmasından muzdarip gençliği, her defasında harekete geçiren bir sesle “hadi!” diyordu bir kez daha. Ayaklarını geriye doğru gerdi, doğru zamanı bekledi, son kez kontrol etti kendini, sinir uçlarından tırnaklarına kadar hazırdı ve bütün gücüyle atladı. Slow motion kamera karesine giren bir kediden beklendiği gibi. Kusursuz gri çizgili derisinin gerginliğinden öte soğuk kanlı, masum, yemyeşil bakan gözleriyle havadaydı ve bana bakıyordu… Çat…! Son kare… Direksiyonu kırmam yetmedi. Hızlı bir pata küte görüntünün ardından, saatte 150 km ile giden bir aracın çarpması, en saf haliyle parçalanma sesi, yuvarlanma sesi, biçme sesi, canlı sesi… ve ölü sessizliği… Dikiz aynasından bakıldığında ise en kendi haliyle yolun ortasında duran bir ceset, dahada ötesi yok hani. Kısacık hayatına dair, en derin ve içten saygılarımla… Üzgünüm kedicik, ama üzgün olmam yetmez biliyorum, o yüzden gidiyorum.
#kedi #cat #alex #kendinikaplanzannedenkedi #tekir #benimgagoriköykülerim