Gayrimeşgul insan gurmesi

Bizde gezerdik siz gibi, sizde geleceksiniz biz gibi, mezar taşındaki yazıya bak! Bak, bak, bak… Yattığı yerden dalga geçiyor kimileri, kimileri yaşamak sanıyor, yaşamak nasıl bir şey diye soruyor kimileri? Cevap vermek istemiyor gibi yapsamda çoğu zaman, ismindeki ilk heceyi duyunca nutkum tutuluyor ki benim.

Ah gagori vah gagori. Tam tosbasın.

Neyse şu sıralar bi bistro açmayı düşünüyorum, adı “Aynı Bokun Laciverti” olacak, sadece ve sadece kodaman adamlar ile osuruğu pembe olan bayanlar girebilecek. Mochasından dudak tahlili, lattesinden göğüs ölçüsü, filtre kahvesinden de karakter analizi yapacağım, duygusallaşıyor muyum neyim, bi durgunlaşıyorum bi melankolik sanki, mumlar yakıp gece karanlığında ayin yapasım var gibi, kalem kâğıt alıp uzun uzun yazasım… çokta sıkmak istemiyorum okuyanları ama bildigin, “her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım, fışkırır ruhi mücerred gibi yerden naşım” diyesim var yani. çok doluyum a dostlar…

Dizilerde, sitcomlarda veya sinema filmlerinde gördüğüm sahnelerin gerçek hayata vurgusundaki gerçeklik paha biçilemez bir izdüşümü olmaya başladı bende, derin ve yarası bana mahsus gözyaşları bıraktı, duygusal insan olmak ile duygusal insan olabilmek arasındaki ince çizgiyi sanki annemin bal tefsirinde anladım ve vücut buldu dedemin kulağıma bastırarak dinlettiği saatte, tık tık. Kırılganım biraz anlayın işte… Oysa sırlarımızı ifşa etmemek öğretildi bize ve içinde yaşamak, en güzel duyguları bastırmak, gömmek, saplamak göğsünün ortasına, o yüzden bu yüzümdeki çıkıntılar ve ne olduğu belirsiz kabarıklıklar.

Her ağacın kökündeki sır, açan çiçeğinde görülür demişler ya… bekliyoruz çiçeği… açmıyor be erguvan, onu bırak saksıdaki sardunyalar açmıyor. Küstü bu hayat bana be. Tüm sonu aynı yola çıkan kelimeler, havada uçuşan ve tutamadığım öznesi olmayan, yüklemi düşük cümleler. Birleştirip hepsini bir an için ilahi yolun bağışlayıcı, kalbime ışık dolduran kudretine sığındığımda, hemen hissettiriyor zayıf bedenime o lanet nefesini, Deniz Seki’nin “ne yana baksam aynı yüzler ne yeni nede yenileri küçücük yüreğimle ben Sana sığınıyorum” şarkısını mırıldanıyor dilim, hastalıklı beynim pisliğe bulanmışya hani… Aklımın derinlerine girmeye çalışıyor inceden inceden, ahmak ıslatan yağmuru gibi, daha ıslandığımı anlamadan sırsıklamım ve aklımı çıkartacak oluyorum yerinden, sanki bir meğilde gaza basmadan hızlanan kendi saf ağırlıgıyla saatte 300 km hızla yola 5 tonluk kuvvet uygulayan demirden bir aracın önüne muz kabukları koymak gibi, rutini olamaz mı bi insanin hep mi atraksiyon böylesimi iyi yani. Memur olasım var asgari ücrete tabi.

Şeytanın en büyük numarası neymiş biliyor musunuz? İnsanları var olmadığına inandırmakmış. Rahat kebap yani…Kötülük mü Yok ki öyle bişey. Ben yapmadımki, düşündün sadece? buna gelene kadar neler var neler, gece haberlerini aç izle, karısını kesenler, kocasını av silahıyla vuranlar, arkadaşını evde yakanlar… deyip deyip kendimi kandırmaya devam et en iyisi…

Bir anda bozulan şirazeme, yeni yeni arkadaşlar ararken bu gerçekliğin rüyasında, geçmişinin, geleceğinin, şimdinin durun durun sövmüyorum… ve kaderinin dörtleminde sorular soruyorsun ya kendine, cevabı olmayan. anlamaya başlıyorum o zaman, biz insanlar ne kadar küçük, ne kadar aşağılık ve ne kadar kendini birşey zanneden varlıklarız, tek bir harf, tek bir ses, tek bir bakış yok edebilecekken bizi, halen bir “ba” nın bir “la” nın bir “ni” nin gizeminde kaybolurken, nasıl olurda çözdük diyebiliriz. Nasıl kendi başıma başardım diyebilirim. Nefes bile alamazsın nefes.

Ne yani pazar sabahı erken kalktım diye bütün ilhamların bende birikmesi mi gerekiyordu, rahatlamalımıyım, bence rahatlama zamanı değil, şimdi sıkıntılanmanın en gereği, en düşünülesi, en yanılası iklimin yaka bağır açılarak, atkısız, üşüyerek donarak gezilesi…

Bakmak zor gelse de gerçeklere, yemek kokan akşamlar pişerken ağır ağır tavalarda, tencerelerde… sabahtan, beynin kazan, sen içinde kuyruğunu birbirine değdirmemeye çalıştığın tilkilerin güdücüsü, nereye kadar gidersin nerede tökezler düşersin, neredeyiz biz, hangi yıldayız, senle ben evet, anladın onu sen, bilinmez…Baş harfi sen… Hayatın alt üst oluyor biranda işte böyle… iyide nerden biliyorum hayatımın altının üstünden daha iyi olmadığını… parlak beyinler çalıştırın saksıları… tavsiye verin!

Yaşantım…. sinopsisi ampute edilmiş bir metamorfoz…

Zor iş be yaşamak, dimi… sizede öyle gelmiyormu? Kolay olan ölmek aslında, baksana adam yattığı yerden dalga geçiyorya işte, “Bizde gezerdik siz gibi, sizde geleceksiniz biz gibi”

http://www.gagori.com

#hayatımınsinopsisi #gayri #meşgul #insan #gurmesi #gayrimeşgulinsangurmesi #halduntaner #yalıdasabah #benimgagorikpsikopatolojim

Gayrimeşgul insan gurmesi” üzerine 18 yorum

  1. Okuyalım açılalım tarzı olmuş,enteresan ve gerçekten bilen biri için,ağır değer yargıları taşıyor.Her şeye rağmen sizde bir insansınız ve hayatınızı yaşamanız lazım,çok beğendiğim bir yazı olmuş,paylaşım için teşekkürler.

    Liked by 1 kişi

  2. Şu tarzı yakalamaya çalışan çok insan var. Çoğunun yazdıkları, yeraltı edebiyatına öykünmeye çalışan kaygılarla dolu. Bu kaygılar öyle itici oluyor ki, öfkem önce yazıya sonra yazara yöneliyor ve ağzımın içine gevelenen küfürler doluyor. Oysa bu yazı, bu küfürleri doldurmadı. Amacına ve edebiyata çok uygun. Çok güzel. Tebrik ederim. 🙂

    Liked by 1 kişi

    1. rica ederim. onore ettiniz. ama soyle anlatiyim. 4 5 gundur ananke yi okuyorum. ceviriyorum tekrar okuyorum. sonra yataga uzanip Allahim bana boyle bir ruya goster diyorum. sabah uyandigimda gordugum ruyayi hatirlayamayip, acaba nasil bir kafada yazdi diye dusunuyorum. o kafayi bulmak icin ne yapti. ilk neyi dusundu.
      var olan biseyi yazmakla, direk 0dan olmayani tasarlamak ayri seyler. Asil ben tebrik ederim.

      Beğen

      1. Böyle hissettirebilmek, şüphesiz çok güzel. Aslında o öykünün fikri, bir arkadaşımdan çıkmıştı. Şöyle demişti: “Gerçi hayatta aşk nerede kazanmış ki? O da bir muamma. Kalem elimizde ama kader değil ki.” Tam da o anda, kendi kaderini yazabilen bir karakterin öyküsünü düşündüm. Bunun üzerine, arkadaşımın konuşmalarının içeriğinin etkisiyle, bu fikir üzerinden romantik sayılabilecek bir öykü yazdım. Öykünün akışı hoşuma gitmişti ama kurgunun içeriği beni tatmin etmemişti.

        Bir süre sonra, farklı bir öykü yazmaya çalışırken, kendi çocuğunun intikamını almak için köydeki yeni doğan bebekleri öldüren bir kadını düşünüyordum. Ananke’nin girişini o zaman yazmıştım. Ne var ki, kadının hiç görünmeden bunca bebeği öldürmesi için bir çözüm bulamıyordum. O zaman, o tatmin etmeyen romantik öyküyü hatırladım. Oradaki fikri, tekrar kurgulamaya karar verdim. Böylece devamı oluştu.

        Yine bir arkadaş demişti ki, “zor bir problemi çözebilmek için iki basit problemi bir araya getirebilmek gerekir.” Yaptığım aslında buydu. Ulaşılması imkansız, esrarengiz bir biliş hali değildi yani. 🙂 Sende de bunu yapacak potansiyelin olduğu aşikar.

        Liked by 1 kişi

  3. Vaktiyle huzura dair beklentilerimizi nasıl yükselttiyseler artık, şimdi düşürürken bile bir eziyet, bir cefa… Olsun. Olsun mu? Olmasın be.

    Liked by 1 kişi

    1. televizyon ve reklamlardan hep olmadigimiz veya olamadigimiz kisileri ornek gosterdiler halende gosteriyorlar. onlar gibi olamamak bizim en buyuk buhranimiz oldu belkide evet. evet belkide cok guzel bir dunya dusledik. ama artik olamayacagini bildigimiz icin cok kizginiz.

      Liked by 2 people

  4. bence kendinizi kucumsuyorsunuz. o bilis halini yakalayabilmek icin dingin bir bekleyis, dusunce, etkilenme, birlestirebilme, gerceklere dayandirabilme, akici uslup, anlasilabilir dil, iyi baslangic, gelistirme, tavlama, sonuclandirma ve bence en onemlisi şok etkisi lazim. ben ananke de bunlari gordum. daha hikayenin basinda esir aldi beni. ve aslolan istek “devami” belki kisasi daha makbul belki tam tadinda, ancak inanin bu kisa oyku bile olaganustu. dedimya sizin kafanizi yasayabilme ihtimalini ariyorum. hani bana desenizki “sabah su saatte kalkip aksam su saatte yaticaksin” yapicam ☺ hap kivaminda tesir edecek bir ilac onerseniz onu alicam. ya iste yazarlik boyle bisey. inanin sizi ovmek icin soylemiyorum. bir bagimlilik gibi… ama mesajida almadim degil hani.
    1. potansiyel,
    2. iki basit problemi bir araya getirmek,
    3. kurgu…

    sizi izlemeye devam edicem. emin olabilirsiniz.

    Beğen

  5. Siz genç yazarlar bence harikasınız. Mezar taşındaki okuyup geçtiğimiz, bazen ne kadar doğru diye onayladığımız yazıdan harika bir yazı çıkarmak müthiş bir yaratıcılık, yetenek daha ne olsun. 👍😊Kutlarım .

    Liked by 2 people

  6. Niye daha önce denk gelmemişiz? Severim bu tarzı. Ara sıra -pilot uygulama gibi- yaparım da kafama estiğinde:)
    Hoşuma gitti. Uzun olup da sıkmadan götüren yazı az.
    Tebrikler.

    Beğen

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s