
Turgut Reis Marina
Bak nah şura… Yalan söylüyosam Allah çarpsın. Deniz şura biz bura, 10 santim laaa. Salim abiyle kurduk sandalyelerimizi muhabbet gır. Şurdan geldi bizim Cafer, Yalıkavaktan takmış yanınada şu deli Güray’ı. Tabakhaneye bok yetiştiriyoruz. Hayat hızlı akacakki hızlı yaşlanalım, sanki n’oluyosa altı üstü oturuyoz baba, çile dolduruyoz. Deniz tutar beni… gelmeden ismi pharmacy olan bi eczaneden şu yeşil haplardan attım bi’tane, kesermi kesmezmi bilmemde biz geleni götürüyoz, gideni getiriyoz, alıyoz satıyoz, kafada faturasını kesiyoz, kdvsini düşüyoz falan.
Bi son model mercedes yanaştı arkamızdaki asfalttan, takım elbiseli şoför indi önce, peşine bi spor giyimli bayan, makam kapısını tuttular ikiside, kucaklayarak çektiler kadını, tahmini 90 yaşında var, bagajdanda iki ahtapot baston. Dedimki
-“Aha kodamana bakın lan… Ahtapot bastonluya…”
-“Ama ne ahtapot tutulur burda abi” dedi Cafer, Tam sıçtı Cafer bez getir.
-“He lan geçen neydi o teknede, 20 tane tuttunmu abi” diye metne katıldı Salim abi.
-“Çüşşş deve yok kırk, olsa olsa 10, gerisi çiroz levrek hep” diyerek mütevaziliğimi gösterdim hemen.
-“Antenli mercanda aldınya abi”
-“O ne laa”
-“Abi hani kırmızı mercanı diyom”
-“Haaa doğruya laa, kafam iyimiydi, hatırlayamadım onu, 10 kilo varmıydı Salim abi” dedim dedimde… Geçen bi çocuk bi sarıldı bi sarıldı, sarılmamıza bakarsan yenmiş, içilmiş, teşrifi mesaimiz çok, ama yok… hafıza gelmedi, çıkaramadım. Bi değişik oldum son günlerde,
-“Yok be Mustafa n’aptın, 5 i vardı ama”
-“Abi hani Bitez’de kurşunu hamurla kapayıp dibe attında, marpa bağlı çaparini, çektinya sonra 7 metrede… dedin bize de orda tutun kancayı… Ne tuttun öyle sen valla. Gelen sana vurdu giden sana vurdu…
-“Nası konuşu’on lan vurdu murdu? Oğlum anam beni kadir gecesi doğurmuş, bi’tane ağızdan yakalamadım o gün bili’on demi, ya kıçı ya karnı, atı’om çeki’om 3, atı’om çeki’om 2. Ama ne yedik laa, 6 gün balık yedik”
Abi kadın girdi bu ara denize, yanında yardımcısı belli sorun var ayaklarda, zorlanıyor, bu sıra arkadan uzun, sırtı ok gibi tahmini 75-80 yaşlarında, beyaz saçlı, yanık tenli, incecik altın kolyesi ucunda çapasıyla, gram yağ yok vallaha, siyah slibi belinde… Tam bir Esquire kapak görseli amca yaklaştı. Ama amcayı gör, adam bakmış kendine, bö’le herkes ön ön giriyo, bu geri geri attı kendini soğuk sulara, kulaçladı bi gitti 100 metre sonra döndü geldi sırtüstü 100 metre, sahilde karı kız hepsi bunu kesi’o.
Bu sıra bizim teyze çıkmaya çalışı’o kuma, ama yardımcısı ablada itekleye itekleye zorlanı’o hani, bacaklar olmuş davul, tam yeltendim sandalyeden yardım bâbında, bu amca yetişti 2 kulaç attı geçti teyzenin yanına, konusmayı duy…
-“Hanımefendi… Size yardım etmek için elinizi tutabilirmiyim lütfen?” Kadın kırıştı önce, -“Tabi” dedi gülümseyerek, adam -“Buyrun koluma girin lütfen” dedi, Kadın dahada aşka gelerek,
-“Teşekkür ederim” dedi dudağını ney ıssırarak “Ne kadar centilmensiniz” Adam bu sefer,
-“Hanımefendi çok özür dilerim… Bayanlara yaşı sorulmaz ama çok güzelsiniz… Kaç yaşındasınız acaba” dedi gayet kibar. Kadın,
-“82 efendim” dedi. Adam,
-“Denize az giriyorsunuz herhalde, ayaklarınıza iyi gelir aslında” dedi. Kadın yaşlılığına dem vurarak,
-“Evet beyefendi çok firsat bulamıyorum” dedi. O demeye ayaklandım kalktım bende yerimden, duramadım, bu konuşmayı İstanbul şivesi ile içimde özütüp tekrar filtreden geçirip, replik kıvamında,
-“Merhaba genç bayan diğer elinizide ben tutabilirmiyim”dedim. Kahkahalar denizde seken taş,
-“Hahaha bugün ne kadar şanslıyım, iki yakışıklı bana yardım ediyor” Adam lafa girdi,
-“Hanımefendi gençlerimiz ne kadar yardımsever bakın.”
Neyse “ayak yere değecek aga” formatında karaya ayak bastık, tekrar kuruldum sandalyeme, birden Salim abiyle benim aramda baş hizamda bir yarak belirmeye başladı, lan n’oluyo demeye kalmadan, slip mayoyu bugüne dek yeşilçam filmelerinden takip etmemiz hasebiyle önce ürktük, Salim abi ani bir refleksle geriye çekildi, ben denizden canavar çıktı sanıp tüm ayağa kalktım, -“Amc..”
-“Amcamı diyicektin canım benim” dedi hemen, saçından damlayan şıp şıp tuzlu suyun bıraktığı iz düşümüne konsantre bana,
-“Dilim kopsun töbe valla abi diyecektim, bö’le buyrun lütfen” dedim bende esnaf ağzımla ve buyur ettim. Kuru ve kemikli götüyle oturdu benim son sistem açılır kapanır kendinden hazneli kolçaklı windows xp sürümü koçtaş indirim günleri kapsamında kampanyadan ucuza getirdiğim sandalyeme, ardına bakarak
-“Simge” diye seslendi, ama şehrin simgesi ol deseler o kadar yani, simgelendimde duruldum. -“Kızım şurdan bize bira getirirmisin”
Kızım mı? Kızımı ki laaa? Lafı cebime koydum sığmadı, bankaya faize yatırdım yok, bu başka bişey, ne alaka bilmem beynimin el freni sanırım, “ben imkansız aşklar için yaratılmışım” şarkısı dökülüyor dilimden… Yok laa hakkaten imkansız, Adam nası, hadi lan ordan, laa gerçi mal kalkık yanımızda herif, belli sperm bankasına bağışlayacak kadar tohumu var gibi, anlamında kaş göz işaretleri yapıyoruz Salim abiyle
-“Torunum gençler, hadi şerefe…” diye tokuşturduk sarı tuborgları ama bizde bi rahatlık hasıl oldu, bi ter boşalması yaşadık, çok şükür dedik… Dediki bana bakarak -“Kalkarken gördüm seni aslında, ben erken davrandım.” oturma pozisyonunu değiştirip ve ellerini halen ıslak olan saçları arasında gezdirirken, bizde cümlenin götünü başına nasıl baglayacağımızı düşünüyor ve en son bagdaş pozisyonuna geçmenin en hayırlısı olduğuna karar veriyoruz. Bense tabureye terfimden mütevellit ellerimle saygı bildiren hareketler içindeyim. Güray pezevengi hic takmı’o çeki’o da çeki’o cigaradan. Cafer desen az önce dumanla işaretleştik sanki, lan neyini anlamadın, abimiz janti. Yalnız Salim abinin göz hala adamın şeyinde, korku’om bi terslik çıkacak diye, abi di’om el sallı’om, bana odaklan baba… Adam gayet rahat malı malafatı sererek, Hoppala paşam malkara keşan tadında soruyor,
-“Canım ismin?”
-“Mustafa abi”
-“Bende Yaşar, memnun oldum Mustafacım”
-“Abi sorması ayıpta kaç yaşındasınız?” diyorum cesaretimi toplayıp,
-“85 Mustafacım”, içimizden oha diyoruz da bi Cafer ağzı açık “maşallah” diyor, -“Bu ne hal Mustafacım sen daha kırk değilsin yada oralardasın”
-“Abi iyi tahmin… Henüz 42′ yim” derken içimden küf kokusunu sıyırıp, “estağfurullah” deyip biraya suçu atıp geğiriyorum hafiften, şu yeşil hap şeyetti heralde.
-“Mustafacım iyisin hoşsun ama biraz kendine bak be kardeşim. Yakışmıyor senin gibi dinamik gençlere” peşine tüm yerici soru ünlemlerine hazırlanmış olan son günlerin moda kalıp cümlesini yapıştıyorum,
-“Abi sorma ya… Daha 6 ay önce kalp krizi geçirdim.”
-“Takma be yavrum bu kadar, ciddiye alma şu hayatı… Bak Kuran’da bile geçiyor, Zeytin, Mucize… Buraların zeytininin yağını her sabah bir bardak içerim, vücutta ne pislik ne zehir hiç bişi kalmaz, sıkıntı stres tortu yakar götürür asiti, hem ne diye bu kadar takıyorsunuzki şu hayatı” Ben konuyu değiştirmeye çalışarak,
-“Abi sen ne iş yapardın” diyorum.
-“Ben kaptandım Mustafacım” diyor hala kaptanmış hissi vererek -“Çok yüzdürdük bu kıyılarda gemimizi, sonra iskele alabanda, karşı Kos adasındada çok sevgililerim oldu, bura özeldir o yüzden benim için, gençligim bur’da geçti hep.”
-“Abi biz feleğin çemberinden geçtik” diyorum ama içimdende ulan adam 90 dk. lık maçın 85. dk. sını yaşı’o, oldu olacak 5 dk. sı kalmış, hadi diyelim Allah’ ın çok sevgili kulu olsa +4 dk. uzatması var. 9 sene kalmış ömrüne bir yaşam fışkırtmış, bir çiçeklenmiş, bir güllenmiş, anasını satıyım biz daha ilk yarı bitmeden nanayı çektik.
-“Canım Mustafam bak bugün burdayız. Senin gibi yakışıklı gençlerle sohbet ediyoruz. Bugün biramız var, yarın rakımız belki öbür gün hiç bi’şeyimiz yok. Ne olur Mustafa? Soruyorum en fazla ne olur? Allah öyle uygun gördü der geçeriz canım benim, 50 yıllık meslek hayatımda hep önce ben ne istiyorum dedim, hayat benim paşam… Sen ne iş yaparsın bur’da.”
-“Biz inşaat taahhüt daha çok çelik kapı işindeyiz Yaşar abi, ufaktanda mutfak mermer tezgah işleri, dolap hariç ama, mobilyasına girmiyoruz”
-“Aaa sizi Allah çıkarttı o zaman karşıma, benim villada şurda hemen yeni bitirdik kabayı, müsaitliğinizde gezin bi bakın isterseniz, bana oda kapılarıyla, dış çelik kapı lazım, hatta mutfağada bakarsınız bi olmazsa hı? Eksikler var epeyce…
-“Ne demek abi o nasıl söz emriniz olur” diyor ve Cafere kağıt kalem getirmesi için kaş göz ediyorum, arabadan koşa koşa kapıp geliyor senesi geçmiş bi eşantiyon ajandayla, diyorum, -“Not al… Yaşar abi adres nasıldı?”
-“Canım güvercinlikte… Nası biliyo’musun tam Zeki Müren arkasına düşüyor, yeni 16 tane villa yapıldı.”
-“Evet abi”
-“Onun en tepedeki… Yarın olmazsa Simge götürsün seni, bi bakın” lan önce hepimizde aynı ışık çaktımı diye gözgöze geldik, 2 gün önce birisi Salim abiye anlatı’odu. -“Salim”demisti götüne fındık kaçmıs sincap gibi, -“Duydunmu Zeki Müren’ in oraya tanesi 10 milyondan 16 villa yapı’olar.” Salim abide eklemisti hani -“mına koyum altınmı lan bu… Ne 10 u.” -“Keş dayıcım keş satı’olar… Son 2 kalmış” diye eklemişti. Keş lafı vadeli çeklere talim ticaret hayatımızda hep ilgimizi çekmişti, al gülüm ver gülüm… etimizin yağı erir, çocuk gibi şen olurduk. Ardına bide Simge mi dedi O… Yanlış mı duydum. Öyle diyincede söz bitti zaten bende… ama dururmu kafasına sıçtıklarım, bizim sektörün insan kalitesi bu işte… Güray… -“Ben götürüyüm Yaşar bey sizi” dedi. Öksürük möksürük faydasız ossursam kıza ayıp, hem Yaşar abiyle o kadar samimide olmadık daha. Bu Güray pezevengini en az 40 metreden montsuz kabansız gıro betona atmak lazım yan binanın 5. katından, üstünede su basman tabliyesine kadar C30 beton akıttık mı? Anca yapı denetimci yavşaklar numuneye geldiğinde ayıkır cesedine, intihar der geçeriz n’olurki? Görmemiş dökmüş mikser abi, her çukurada bakmak zorunda değiliz ki… Donup kaldığımızın sessizliğini yine Yaşar abi aldı,
-“Hadi” dedi, “Sıcağı sıcağına bakalım o zaman gençler” lan yedin benim Simgeciğimle olan ticari iş ilişkimi. Allah belanı versin Güray… Az ilerden el etti, geldi koyu renk bi vito, içi dayalı döşeli, -“Hadi atlayın” dedi bize… Torunuyla aynı koltukcağa denk gelipte kollarımızın birbirine sürttüğü aşk pıtırcıklarının yüzümde açan mahçup gülümsemesiyle yola revan olduk, eliyle şoförüne işaret etti az sonra… -“Ornello Vanini canım” dedi. O neki la diye, bir taşak içinde iki yumurta gibi birbirimize bakıyoruz Salim abiyle, çalmaya başlayan “L’appuntamento” teybin android aksamından görüyorum 4.37 dk. sı var, biz geldik, ben diyim bi ömür sen de 4.37 dk sonra vardık işte… Simge’ nin şekerli odunsu kokusu burnumda. Bira şeyetti heralde beni. Bi yeşil hap daha atıyımki, kusacam ayaklarımızın arasına…
“Vira bismillah” diye başladıkta… “Rastgele” diye bitirebilecekmiyiz acaba…
#virabismillah #rastgele #bitez #gümüşlük #yalıkavak #kırmızımercan #taahhüt #inşaat #çelikkapı #ornellovanini #lappuntamento #C30 #zekimüren #zeytinyağı #kaptan #turgutreis #benimgagoriköykülerim